Bir Bilim Adamının Romanı

yollayan tutbenidüşmeden on Ağustos 12, 2007

Bir Bilim Adamının Romanı

Oğuz Atay

http://www.kitapdenizi.com/resim/urun/3281B%C4%B0R%20B%C4%B0L%C4%B0M%20ADAMININ%20ROMANI%20%C4%B0LET%C4%B0%C5%9E%C4%B0M.jpg

Prof. Mustafa İnan’ın hayatını anlatan bu roman biyografi türündedir. Yazarı Oğuz Atay başkalarından dinledikleri bu yapıtta birleştirmiştir. Hikaye üniversiteye yeni başlayacak olan taşralı bir gençle ve yaşlı profesör arasındaki tanışma ile başlar. Profesör ona Mustafa İnan’dan bahseder. Ve sürükleyici bir şekilde bir bilim adamının zorluklarla geçen yaşamından kesitler vermeye başlar. (yazarın da eleştirdiği aslında yazma alışkanlığımızın gelişmemiş olması böyle bir çalışma yapmayı zorlaştırdığını dile getirmiştir.)

Bu zorluklar nelerdi? Öncelikle doğduğu yıl 1. dünya savaşının başlangıcı idi. Adana’da yaşıyorlardı ve düşman Fransızlar şehri kuşatmıştı. Bunu dışında geçirdiği kazadan mı yoksa başka bir nedenden mi ötürü bilinmeyen bir halsizlik, dirençsizlik vardı O’nda. Yaşamı boyunca bunu sıkıntısını çekti. Parasızlık, geçim derdi yakasını bırakmadı. Babasını kaybetti 18 yaşında. Onun büyük adam olduğunu göremeden. ( Senden adam olmaz diye hayıflanırdı oysa) Kardeşlerinin ve annesinin bakımını üstlendi bu yaştan sonra. Zorluklar içinde, yokluklar içinde okudu.

Öğretmeyi küçük yaştan beri alışkanlık edindi. Çok yetenekliydi. Üstün bir hafızası vardı. Herkesin anlayacağı dilden konuşmayı becerebiliyordu. Kendinden büyüklere de ders verirdi. Onlarla sohbet amaçlı konuşurmuş gibi yaparak gizliden dersler... Kendinden üst sınıfları da çalıştırırdı. Hocaları bile yapamadıkları soruyu ona çözdürürlerdi. Not tutmazdı pek sadece bir sarı defteri vardır. Anahtar kelimeler veya şekiller not alır, tekrar her şeyi hatırlaması için yeterli olurdu bu. Ayrıca öğrendiklerini hemen arkadaşlarına anlatması hafızasını daha da beslerdi. Herkes ile arkadaş olmaya çalışırdı ve çok dürüst idi. Bu özellikleri ile zaman içinde efsaneleştirilmiştir. Ve çok espriliydi.

Eğitim sisteminin bozuk yanlarını, öğretemeyen öğretmenleri eleştirmiştir. İthal bilimin bizi ileri götürmeyeceğini anlatmıştır. Batılılaşmanın ülkemizde yanlış anlaşıldığı ve bunu gerçekleştirirken doğu kültürüne zarar verilmemesini savunmuştur. Ayrıca 2 tane dünya savaşı yaşamsından olsa gerek milliyetçiydi. Tabi bu bugün olan saptırılmış halde olanından değil.

Ders verdiği öğrencilerinden olan Jale hanıma aşık olmuş, çeşitli zorluklar yaşasa da evlenmişlerdir. Arkasından maddi zorluklar ve Mustafa İnan’ın 40 yaşından sonra yorgun düşmesi. Bakmak zorunda olduğu annesi ve kardeşleri…

Aldığı notlarda aslında Mustafa İnan’ın kendi branşı olan mekanik dışında pek çok şey ile uğraştığını görülür. İçindeki merak duygusu, o keskin hafızası ile harekete geçince de artık sürekli öğrenen kendini yineleyen bir durumda olmuştur. Özellikle matematiği her şey konu ile birleştirir hayat ile bütünleştirir. Şiir okurken bile bunu yapabilir. Sinema ve tiyatroya giderdi.

1944’lerden 1967’deki vefatına kadar İstanbul Teknik Üniversitesinde mekanik bilimi ile ilgili yaptığı çalışmalardan ötürü 1971 yılı hizmet ödülü verilmiştir. Bu görüldüğü gibi çok geç verilmiş olan bir ödül. Ülkemizi de yurt dışında başarı ile tanıtmış, daha fazla para kazanmak uğruna öğretmenlikten vazgeçmemiş, haksızlıklara karşı gelmiş, bilimin ilerlemesine katkı sağlamış olan böyle bir insana çok geç veriliş bir ödül doğrusu. Onun zayıf bedeni daha fazlasına fırsat vermedi.

Bu roman bize aslında o günlerden bu günlere pek bir şeyin değişmediğini gösteriyor. Halen tek amacı sınıfı geçmek olan öğrenciler ve sadece para kazanmak için öğretmen olmuş öğretmenler var. Bir yarış içersinde herkes birbirinin üstüne çıkarak bir yerlere gelmek istiyor. Belki de Mustafa İnan hiç böle olmadığı için bu kadar başarılı olmuştur. Bize de hayatı örnek teşkil eder. Çünkü bu kadar zorluklara rağmen yılmayıp mücadele edip çok başarılı bir insanın hayatı var önümüzde.

0 dediki: