MEÇHUL ÖĞRENCİ ANITI

yollayan tutbenidüşmeden on Mart 18, 2008

http://www.diclehaber.com/5RGNkzTP/2007/04/23/mrd-ugur-anma%20(2).jpg


MEÇHUL ÖĞRENCİ ANITI



Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür

Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
-Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
-Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.

Bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
Bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım

O günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
Yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazdırmıştır:
Ah ki oğlumun emeğini eline verdiler

Arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
Aldırma 128! İntiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
Her çocuğun kalbinde kendinden daha büyük bir çocuk vardır
Bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek.


Ece AYHAN

16 Mart Beyazıt Katliamı

yollayan tutbenidüşmeden on Mart 17, 2008


Bir ölü yatıyor
Vurdular
Kurşun yarası
Kızıl bir karanfil açmış alnında
İstanbul'da Beyazıt meydanında.

Bir ölü yatacak
Toprağa şıp şıp damlayacak kanı
Silahlı milletim hürriyet türküleriyle gelip
Zaptedene kadar büyük meydanı.

Nazım HİKMET



" Saldırıda Hukuk ve İktisat Fakültelerinde okuyan öğrencilerden Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Hatice Özen, Abdullah Şimşek, Murat Kurt, Hamit Akın ve A. Turan Ören yaşamını yitirdi. "

Aydınlık

yollayan tutbenidüşmeden on Mart 16, 2008

Hiçbir vakit tam karanlık değil gece
Kendimde denemişim ben
Kulak ver dinle
Her acının sonunda
Açık bir pencere vardır.
Aydınlık bir pencere
Hayal edilecek bir şey vardır
Yerine getirilecek istek
Doyurulacak açlık
Cömert bir yürek
Uzanmış açık bir el
Canlı canli bakan gözler vardır
Bir yaşam vardır yaşam
Bölüşülmeye hazır


Paul Eluard


100 binluk çadir şart oldi

yollayan tutbenidüşmeden on Mart 15, 2008

http://www.karalahana.com/makaleler/kitap/lazkapital_kapak.jpg

100 binluk çadir şart oldi

Laz Marks 22 Eylül 2007, Cumartesi


Eskiden ilgi gören her futbol maçinun ardindan işgal medyasi “100 bin kişiluk sitad şart oldi” başluği atardi. Maksat, dişarida seyirci kalmasun.
18 milyon vatandaşun, açluğun mayınli sınırinda gezinduği bir ülkede yaşayiruk. A-çe-pe yalamasi medyanun neden “100 binluk çadir şart oldi” başluğuni atmaduğini merak edeyirum. Haçan A-çe-pe iktidari ve belediyeleri fakir fukaraya çadirda yemek vermağa bayiliyi. E millet da aç, kuyruklar çadirlarun etrafinda iki tur atayi.

50 yilluk soygun düzenini aynen devam etturup, IMF politikalarini Kemal Derviş’ten bile daha sıkı uygulayan A-çe-pe iktidarindan bahsedeyiruk. Senun derdun halkun aç susuz olmasi değildur. Yaratmaya çaliştuğun kendi burjuvanla birlukte (eski çakallari da urkutmeden) emperyalist - kapitalist pastadan pay kapmaktur. 11 ay boyinca millet açluktan kaval çalsun, 1 ay boyinca çadirda yemek ver.

Açilişi başka bir iktidara birakmayun, "100 binluk çadir" en çok "çadir sevici" A-çe-pe iktidarina yakişur.

Laz Marks Emice

Nietzsche'den Sözler

yollayan tutbenidüşmeden on Mart 14, 2008

http://dennymarquesani.sites.uol.com.br/images/nietzsche.JPG



* ne zaman rüyama girse önce deri ceketini giyer, silahını kuşanır, herhangi bir bankayı soyar ve ortalığı velveleye verirdi.
"paranızı alıyorum aklınızı değil " yazan bir not bırakırdı sonra. arkasından aydınlık izbe bir odaya kapandığını ve bıyıklarını orada uzattığına şahit oldum. bıyıkları tamamen uzadığında odası karanlıktı. ışığı yaladığını söyledi ve tadını anlata anlata bitiremedi...



* ey ulu yıldız..! kendilerine ışık saçtıkların olmasaydı,
saadetin nerde kalırdı..!


* Bu muydu yaşam hadi öyleyse bir kez daha...


* hayatını tekrar tekrar aynı hayatı yaşıcakmışsın gibi yaşa, istemediğin bi durumla karşı karşıya kalmışsan ve buna boyun eğiyorsan, diğer hayatlarında da aynı şeye boyun eğceğini düşünerek, sen en güzeli boyun eğme, bu böyle gitmez; bi şeyi çokmu istiyosun, ama buna cesaret edemiyomusun, diğer hayatlarında da bu şeyi çok isteyip hiç bi zaman cesaret etmediğin için ulaşmıycaksın, o yüsden sen en güzeli aş kendini, yap yapmak istediğini ki sonunda en mutlu şekilde yaşayabileceğin bi kısır döngü oluşturabilmiş ol.


* zayıflar bizi kendi gücümüzden utanmaya zorladıkları için kazandılar.


* "simdi hafifim, simdi ucuyorum, simdi kendimi kendi altimda goruyorum, simdi bir tanri dansedip geciyor icimden.."

boyle soylemisti zerdust'e.



* gerçekten de hayatın anlamı olmasaydı,ve ben anlamsızı seçmek zorunda olsaydım,bence de en seçilesi anlamsızlık olurdu.


* yukseldikce ucma bilmeyenlere daha kucuk gorunmemiz kacinilmazdir..


* işte benim filozof denince anladığım şey: varlığıyla herşeyi tehlike içine sokan korkunç bir patlayıcı..


* dilencileri yok etmek gerek, çünkü insan onlara verince de pişman oluyo, vermeyince de..


* erdemlerin tümü züğürtlük, kirlilik ve acınacak bir rahat düşkünlüğüdür... ey erdemden söz açanlar, bütün erdemleri uyumaya
yollayın... ben ne değilsem erdemim odur... en büyük kötülük, en büyük iyilik için gereklidir... yaratıcı olmak isteyen önce yıkıcı olmak, değerleri yıkmak zorundadır... yaşam bana şu sırrını verdi: bak, ben daima yenmek zorunda olanım... erdem dedikleri, gerçekte korkaklıktır... şehveti, hükmetme isteğini, bencilliği üç büyük kötülük sayarlar. gerçekte bunlar üç büyük iyiliktir, üç büyük mutluluktur... gerçekte bencilliğe erdem denmeliydi. çalmamalısınız, öldürmemelisiniz sözleri bir zamanlar kutsaldı. ama ben size soruyorum: doğada hırsızlık ve öldürmek yok mudur? parçalayınız kardeşlerim, eski levhaları parçalayınız.


* Bundan sonraki yıllarda yapacağım iş iyiden iyiye belirlenmişti. Olumlayıcı kesimini bitirmiştim işimin. Sözle, eylemle hayır diyen bölümüne gelmişti sıra. Bunlar da şimdiye değin sürüp gelen değerlerin yenilenmesi, büyük savaş, son karar gününün belirlenmesiydi. Bu arada, bir de yavaş yavaş çevreme bakıyor, kendime yakın gördüklerimi, güçlerine dayanarak bu yok etme işinde bana yardımı dokunabilecekleri arıyordum. İşte o günden beri, yazılarımın her biri bir oltadır: Kim bilir belki de olta atmakta herkesten ustayımdır?... Oltama hiç bir şey takılmamışsa suç benim değil artık. Balık yokmuş...


* Yoldaşlar arar yaratıcı ve hasat arkadaşları: Çünkü ona göre herşey olgun hasat için. Ama yüz orağı yok onun: Bu yüzden yolar başakları öfkeli öfkeli. Yoldaşlar arar yaratıcı, oraklarını bilemesini bilen yoldaşlar. Yıkıcılar denecek onlara, iyi ile kötüyü hor görenler denecek. Hasatçılar ve şenlik edenler onlar halbuki. Kendi gibi yaratıcılar arıyor Zerdüşt, hasat arkadaşları ve şenlik arkadaşları arıyor: Sürülerle, çobanlarla, cesetlerle işi ne Zerdüştün! Ve sen benim ilk yoldaşım,
hoşçakal! Ağacının kovuğuna güzelce gömdüm seni, güzelce sakladım seni (yasak kelime kullandınız)lardan. Ama veda ediyorum şimdi sana, zira vakit erişti. Bir seherle öbür seher arası yeni bir gerçek ayan oldu bana.


* Pazar yerinden ve şandan uzakta yer alır büyük olan her şey. Hep pazar yerinden ve şandan uzakta barınmıştır yeni değerler yaratan. Yalnızlığına kaç dostum: görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç! Yalnızlığına kaç! Sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın. Onların göze görünmez öclerinden kaç! Onlar sana karşı öcden başka bir şey değildirler. Artık el kaldırma onlara! Sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değildir ki...


* cokları pek geç, bazıları erken ölürler, tabii vaktinde yaşamayanlar nasıl vaktinde ölebilir? keşke hiç doğmasaydı. lüzumsuzlara bu öğüdü veririm. fakat lüzumsuzlar bile ölümlerini mühimserler. en boş ceviz bile kırılmak ister. herkes ölüsünü mühimsiyor. ölüm henüz bir bayram sayılmıyor. insanlar daha en güzel bayramlarını nasıl kutlayacaklarını
öğrenmediler.


* hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür, bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam : "bu köprüyü geçip bana gelir misin?" işte o anda artık bunu istemeyiverirsin, sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın. o andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer, bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız.
ama o küçücük köprüyü düşündügünde sözcüklere sıgmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın...


* kovalamaktan, aramaktan yorulduğumdan beri bulmayı öğrendim.


* en kof ceviz dahi kırılmak istiyor..


* yalan soyleyene karsi tetikte olmaktansa beni aldatmalarina izin veririm..


* yanlızlığına kaç dostum:görüyorumki her yanını ağılı sinekler sokmuş.sert sağlam bir havanaın estiği yere kaç!yalnızlığına kaç.


* evini ateşe veren öğle yemeğini de unutur ve bu yüzden bazen yemeğini küllerde arar insan..