CHE’nin sisli dağları

yollayan tutbenidüşmeden on Şubat 12, 2008

CHE’nin sisli dağları-Dilek Çolak
Ben La Higuera’da hiçbir şey hissetmedim.
Gün boyu yağan yağmurun çamurlaştırdığı toprağa aldırmadan yere oturdum.
Karşıda sisler arasında kaybolmuş dağlara baktım uzun bir süre
Aklımdan yüzlerce şey geçti
Yüzlerce film karesi uçuştu sisli dağlara doğru
Kardeşimi ve şimdi hayatta olmayan tanıdığım tüm devrimcileri düşündüm
Hiçbir cezaevinin penceresinden ve havalandırmasından görülemeyecek olan o sisli dağlarda onlarla birlikte bende kayboldum
Che’yi düşündüm
O ve yoldaşlarının bu aman vermez dağlarda, ormanlarda kim bilir nasıl zorluklar içersinde dolandıklarını hayal ettim
Kulaklarım uçurum kıyılarına terkedilmiş soluk alışlarını,
Gözlerim ıslak çimenlere bırakılmış ayak izlerini aradı adeta
Belki Che az önce benim yaslandığım ağaca yaslanıp koka çiğnemiştir
O da uzun uzun bakmıştır karşı dağlara ve devrimi düşünmüştür gülümseyerek
Belki her umutsuzlukta her gözyaşında çığlığını bırakmıştır uçurumlara
Belki de bir başkası az ötede toprağın derinliklerinde sonsuz bir uykudadır
Ben La Higuera’da hicbir sey hissetmedim
Beni köy meydanına götürecek toprak yolun her iki tarafında sıralanmış evlerin duvarlarında karşılıyor Che’nin güler yüzü
Çocuklar korkak gözlerle bakıyorlar sırt çantalı yabancılara
Gençler,
o işsiz ve geleceği olmayan gençler…
ağızlarındaki kokaları tükürüyorlar
sarışın, beyaz tenli yaşıtlarının arka sıra
Ve büyükler ellerini ovuşturuyorlar
Biraz daha che… biraz daha che…
Che café’de karnınızı doyurabilir
8 Ekim bakkaliyesinden cigaranızı alabilir
Ve yine che motelde sabahlayabilirsiniz
Her yer che.
ve La Higuera’nın sakinleri onun sayesinde döndürüyorlar evlerinin rızkını
Che ile doyuruyorlar çocuklarının karnını
Ben La Higuera’da hiçbir şey hissetmedim.
Meydana ulaşıyorum iki adımda
Karşımda Gelenleri selamlayan bir heykeli duruyor
Ve Ufacık bir meydana sığdırılmış diğer heykeller birbirini kolluyor…
O heykellerin etrafına sandalyelerini atmış köy ihtiyarları…
gelen giden yabancılara şapkalarının altlarından sessizce bakıyorlar
a anın sessiz tanıkları
sessizliklerini hala koruyorlar
Onların gözleri eşliğinde giriyorum şimdi müze olan o okula
Duvarlarda onlarca che fotoğrafı karşılıyor beni
Üç sıralı karatahtasız bir okulda fotolar arasında,
Terk edilmiş Çocuk gülüşlerinin eşliğinde dolanıyorum
Boyanarak, sıvanarak,
tamir edilerek kapatılmaya çalışılan utancı arıyorum duvarlarda
Bekçi kadın hiç durmadan bir şeyler anlatıyor ve bana che hatıraları satmaya çalışıyor
Almıyorum hiçbir şey
Kim bilir hangi işgal yerinden gelme bir topraksız bayrağı sarkıyor duvardan
Ve onun altında
Küçük bir masada kalın bir imza defteri
Dünyanın dört bir köşesinden gelen yüzlerce insanın öfkesini görüyorum
Ve bende öfkemi bırakıyorum
kardeşimin ve kendimin imzalarını atıyorum
ben La Higuera’da hiçbir şey hissetmedim
La Higuera Che Guevara’nın öldürüldüğü köy
ama Che’nin dağlarında ormanlarında uçurumlarında ve yağmurlarında bir insanın yüreğinden geçebilecek her şeyi hissettim
her Türlü acıyı, öfkeyi ve sonsuz saygıyı hissettim
onlarla birlikte o anı yaşamak istedim
kendi ülkemdeki pek çok silinemeyecek anları yaşamak istediğim gibi
onlardan biri olmak istedim
sordum sisli dağlara
“kara tahtanın üzerindeki kızıl kan silinir mi?”

Che’nin öldürüldüğü La Higuera’dan fotoğraflar



0 dediki: