Faşizmin sıradanlaşmış hali

yollayan tutbenidüşmeden on Mayıs 10, 2008

Faşizmin sıradanlaşmış hali

Eren KESKİN

Geçtiğimiz hafta sonu, bindiğim bir taksinin şoförüyle yaptığım konuşma, bana Türkiye’de faşizmin ne kadar sıradanlaştığını, şovenizmin nasıl korkunç boyutlarda olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Aslında, mesleğim gereği çok fazla taksiye binen ve taksicilerle sohbet ederek, adeta Türkiye’nin nabzını tutmaktan çok zevk alan bir kişiyim. Ancak anlatacağım taksiciyle yaptığım sohbet, gerçekten korkunçtu.

Taksiye biner binmez, çoğu zaman olduğu gibi, taksici bana “abla ne iş yapıyorsun” diye sordu. Avukat olduğumu söyleyince, “Ben de siyasiyim abla”, “Benim de çok davam var” dedi. Ben sevindim. İşte tam konuşulacak kişi diye düşünürken, kendimden çok emin bir şekilde, hangi davadan yargılandın diye sordum. O da, “Ben yıllarca Ülkü Ocakları başkanlığı, MHP ilçe başkanlığı yaptım”, “16 tane adam yaralamadan davam var”, “Hep Kürtleri yaraladım. Kürt görmeye tahammülüm yok abla", “Bir tek iyi Kürt vardır o da ölü Kürt’tür” diye devam etti. O anda arabadan inmek istedim. Ancak, onu konuşturmak da istiyordum. Devam etti. Yıllarca Alaaddin Çakıcı’yla çalıştığını, emniyet müdürü Sadettin Tantan tarafından nasıl korunduklarını, çek senet işlerinde nasıl çalıştıklarını, ülkücü avukatların icra işlerini kendilerinin hallettiğini anlattı.

Ardından da, karısının da siyaseti çok sevdiğini ve onun da CHP'de çalıştığını, aslında MHP ile CHP'nin kardeş parti olduklarını, Deniz Baykal’a büyük saygı duyduğunu söyledi. Ve ardından tekrar ekledi. “Abla bizim tek bir düşmanımız var, o da Kürtler”, “bütün Kürtler PKK’lidir ve bizim düşmanımızdır”, “Ben arabaya bir yolcu aldığımda ona hemen nereli olduğunu sorarım, eğer Güneydoğulu ise, hemen arabadan indiririm”.

Artık ineceğim yere yakınlaşmıştık. “Neden bana nereli olduğumu sormadın” dedim. Gülerek “Abla Kürt olmadığın o kadar beli ki” dedi. Artık iniyordum. Parayı verirken, “Adım Eren Keskin, sol görüşlüyüm ve Kürdüm, Abdullah Öcalan’ın da avukatıyım” dedim. Adam, bir yandan parayı alırken, bir yandan şaşkın şaşkın bakıyordu. Ve tam inerken, “nasıl da tanıyamadım” sözünü duydum.

Aynı gün, televizyon haberlerinde günlerdir hepimizi endişeye sürükleyen, İtalyan sanatçı PİPPA Bacca’nın tecavüz edilerek öldürüldüğünü öğrendim. O’nun katili ile taksici birbirlerine o kadar çok benziyorlardı ki, eminim Bacca’nın katili de taksici gibi Türk ırkçısı, toplumsal cinsiyet ilişkilerinin yarattığı, faşizmin ve militarizmin bize dayattığı erkek ideolojisinin ürünü bir insan kopyasıydı.

Ve bir kez daha yanı başımızda yaşadığımız, alışveriş yaptığımız, taksilerine bindiğimiz, her an karşı karşıya gelebildiğimiz birçok insanla nasıl da farklılaştığımızı ve bunu dönüştürecek ve değiştirecek bir siyasete nasıl da ihtiyacımız olduğunu düşündüm.

Aslında hep söylüyoruz. Kadın ve erkek arasındaki ezme-ezilme ilişkisine karşı çıkarken, aynı zamanda bu ilişki biçimini dayatan ırkçılığa, şovenizme, kapitalizme ve militarizme de karşı çıkmak gerekiyor. Böyle bir mücadele hattı tutturabildiğimizde ve bu mücadele biçimini kitlelere yayabildiğimizde, her şey çok daha farklı olacak. 15 Nisan 2008

0 dediki: