VİZONTELE TUUBA

yollayan tutbenidüşmeden on Eylül 06, 2007

''VİZONTELE TUUBA'' KÜTÜPHANE HAFTASI'NDA... SON FİLMİNDE BİR KASABADA KÜTÜPHANE KURMA ÇABALARINI İŞLEYEN YILMAZ ERDOĞAN, KÜTÜPHANECİLERE FİLMİNİ ANLATTI:

-''ŞAHANE KÜTÜPHANELER VAR, KİMSE GELMİYOR. VERİN ÇOCUKLARIMIZIN ELİNE BOYALARI, DUVARLARI RENGARENK BOYASINLAR''

-''BAZILARI BOŞ VAKTİNDE KİTAP OKUYORMUŞ. BEN BOŞ VAKİTTE OKUNMAK İSTEMİYORUM. SANIYORUM BALZAC HİÇ İSTEMEZ''

-''KİTAP ÇIKARMIYORUM. ÇÜNKÜ HIRSIZLARIN ENDÜSTRİSİNİ KALKINDIRMAK İÇİN ÇALIŞMIYORUM BEN...'' (FOTOĞRAFLI) ANKARA (A.A) - 30.03.2004 - Sürgün edildiği kasabada kütüphane kuran ve ''televizyonlu kütüphanesinde'' okuma bilincini aşılayan Güner Sernikli'nin öyküsünü işleyen ''Vizontele Tuuba'' filmi, Kütüphane Haftası'nın konuğu oldu. Filmin yaratıcısı Yılmaz Erdoğan ile başrol oyuncularından Demet Akbağ, yurdun dört bir yanından başkente gelen kütüphanecilere ''Vizontele Tuuba''yı anlattı. Erdoğan, Milli Kütüphane'de düzenlenen 40. Kütüphane Haftası kapsamındaki söyleşiye 15 dakika geç gelince salondakiler tepki gösterdi. Mikrofonun başına gelir gelmez esprileriyle kütüphanecilerin gönlünü alan Erdoğan, sözlerine, ''Bu kütüphane işinden ne olur, kütüphane kimin ilgisini çeker dediler. Ben de filmi onun için yaptım'' diyerek başladı. Kütüphanelerin genelde ''soğuk, gıcık mekanlar'' gibi görüldüğünü ifade eden Erdoğan, ''Buralarda sanki Moby Dick, Cervantes yok. Ben zaten yokum. Şahane kütüphaneler var, kimse gelmiyor. Peki niye buraları hayallerin başkenti yapmıyoruz. Verin çocuklarımızın eline boyaları, duvarlara resim yapsınlar. Yoksa olmuyor, olmayacak, kimse gelmeyecek'' dedi. Neden kitap okumak gerektiğini insanlara anlatmak gerektiğini belirten Erdoğan, kitap okuyanla okumayanın farkını da, ''Kitap okuyan da aşık olur, okumayan da. Kitap okuyan da ölür ölmeyen de... Ama kitap okuyan bunları daha kaliteli yapar'' sözleriyle özetledi. Rahatsızlığı nedeniyle söyleşiye zaman zaman iştirak eden Akbağ da burada söze girerek, ''Bilgisayar dediler, çoğumuz saatlerce başından kalkmadık. Ama gece okunan 20-30 sayfa kitabın yerini tutamadı'' dedi. -''MATAH BİR ŞEY OLSAYDI''...- Film için bir kütüphane oluşturduklarını, ancak çekimler bittikten sonra kasaba halkının burayı kullanmak istemediğini belirten Yılmaz Erdoğan, ''Kütüphane matah bir şey olsa sürdürürlerdi. Yaptık alsana...Sürdürmeleri lazımdı, sürdürmediler'' dedi. Okuma bilincini aşılamanın yolunun ''Ya bu millet bilmiyor diyeceğiz ya da zorlayacağız'' demekten geçtiğini anlatan Erdoğan, salondaki kütüphanecilere de, ''Evet kimse kütüphaneye gitmiyor, kitap okunmuyor, maaşınız kötü. Ama, Deli Emin televizyon götürdü, siz de götürün bir şeyler. Gidin köy meydanında yüksek sesle kitap okuyun. Duysun halkım'' sözleriyle seslendi. Boş zamanlarında kitap okuyanlara çok kızdığını dile getiren sanatçı, tepkisini, ''Bazıları boş vaktinde kitap okuyormuş. Ben boş vakitte okunmak istemiyorum. Sanıyorum Balzac hiç istemez. Bir de vakit bulamayanlar var. Arkadaş atom fiziğiyle uğraşıyor ya'' diye aktardı. Filmin biletlerinin başlatılan bir kampanyayla 2 Nisan'dan itibaren 1 hafta süreyle sadece 2 milyon liradan satılacağını belirten Erdoğan, ''Ama ben öğrencileri bilirim. Paramız yok dersiniz, kantinde 15 milyonluk çay içersiniz, sigarayı saymıyorum bile... Şimdi gelin izleyin bakalım filmi'' diye konuştu. Salondaki konuklardan birinin, ''Niye kitap yazmıyorsun'' demesi üzerine de Erdoğan, ''Kim demiş kardeşim?'' karşılığını verdi. Korsan kitap basanlara sinirlendiği için yazdıklarını yayınlamadığını anlatan Erdoğan, ''Ben hırsızların endüstrisini kalkındırmak için kitap yazmam. Bakalım şu yasa uygulanıyor mu ona bakacağız. Yoksa ben yazdıklarımı internete veririm, oradan okur insanlar'' dedi. Erdoğan ve Akbağ'a daha sonra filmlerinde kütüphanecilerin sorunlarını yansıttıkları için birer plaket sunuldu.

0 dediki: