İçimizdeki İskoçlar

yollayan tutbenidüşmeden on Ağustos 28, 2007


Ali Murat Hamarat in Verkac.org ta yayinlanan yazisi
Bu yazıyı yazmak farz oldu. Hayır bir süredir yaz-boza çevirdiğim bu yazıyı, en sonunda bana yazdıran Kenny Miller oldu! Evet, dün Şampiyonlar Ligi özetlerini seyrederken, bir manada yazı tura attım içimde ve bir yazıyı tek bir gole bağladım. O adamdan iki gol gelince de…

Celtic’in forveti Kenny Miller’dan bahsediyorum. Bu çocuk, önce eski takımının ağlarını havalandırdı, ardından Şampiyonlar Ligi maçlarında Kopenhag ile Benfica’nın. İskoç millî takımında da forma giyen bu arkadaşın önemi ne peki? Miller, bir Protestan. Bir Protestan olarak Katoliklerin formasını giyiyor ve attıklarıyla Katolikleri güldürüyor. Peki bu bir ilk mi? Bu soru üzerinden sayfaları aralayıp meşru mezhep savaşına bakalım.

Futbol tarihinin en önemli rekabetlerinden biri olarak gösterilir Celtic- Rangers rekabeti. Ulusalcı Katoliklerin takımı Celtic ile Kraliyet taraftarı Protestan Rangers. Rangers açısından bakınca, çok net konuşulabilir aslında. Kulübün bir politikası vardır ve asla Katolikler kulüp için oynayamaz denir. Kırılma Mo Johnston ile başlamıştır. Aslında biraz sayfaların üzerindeki tozu kaldırınca, Rangers kadrosunda bulunmuş birçok Katolik olduğu da görülecektir. Rangers camiasında İkinci Dünya Savaşı’na kadar, bugün sadece isimlerden ibaret olan otuzdan fazla Katolik olduğunu öğreniyoruz çeşitli kaynaklardan.
http://www.swindonshamrockscsc.co.uk/celtic-images/celtic-glasgow-bhoys-badge-4900861.jpg
Rangers’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki ilk Katolik ise Mo Johnston idi. Hiç sevilmedi Rangers taraftarı tarafından. Atkılar yakıldı, publarda pankartlar asıldı. Oysa ki o bir kapıyı ağzına kadar aralayan olmuştu. 1998-1999 yılını şampiyon kapatan Rangers’ın kaptanı İtalyan Amoruso iken, bir manada şampiyonu belli eden derbi maçında Katolik Celtic’e iki gol atan McCann de Katolikti. Rangers’da sonradan forma giyen İtalyanlar, Arjantinliler’in yedikleri ekmekleri Johnston’a borçlu oldukları iddia edilebilir. Tabii bunda değişen zamanın ve sponsorların ricalarının da rol oynadığını söylemek de fayda var. Ancak yine de Johnston’ın altını çizelim.

Celtic’e gelince. Aslında onların katı bir duruşunun olmadığını gözlemleyebiliriz. O yüzden Miller’ın attığı gollere o kadar da şaşırmamalı. Bu arada Miller bir ara Rangers forması giymişti bıyıkları yeni terlediğinde ya neyse. Oralara çok takılmamalı. Mo Johnston da her iki takımın formasını giydi, Alfie Conn Jr. da.

Alfie Conn Jr., 1972’de Rangers ile Kupa Galipleri Kupası’nı kaldırmış ve hatta ertesi sene oynanan İskoçya Kupası finalinde Celtic ağlarını havalandırarak Rangers’a kupa kazandırmıştı. Babası da futbolcuyduysa da, sadece Hearts’da oynadığından mıdır bilinmez unutuldu zamanla. Bu yetenekli futbolcuyu kadrosunda görmek isteyen Jock Stein tarafından camiaya kazandırılan Junior bu sefer de 1977’de Celtic formasıyla Rangers’a karşı kupayı kazanmıştı.

Celtic’in daha farklı olduğunu söylemiştik. Zaten bunun esbab-ı mucibesini anmışken, değinmemek olmaz. Alfie’yi Celtic’e kazandıran İskoçya tarihinin gelmiş geçmiş en iyi teknik adamı olan Jock Stein’dan bahsediyorum tabii ki de. Şimdi gençler Ferguson diyecek, eskiler Shankly ile Busby arasında gidecekler. Fazla yorulmayalım, adamlar Stein’ı seçmişler, diğerlerini değil; sahnede can veren, Katolikleri ayağa kaldıran Protestan’ı!

Galler’de amatör futbol oynarken, karısı ve kızının özlemine dayanamayıp İskoçya’ya dönen Stein, Celtic yedeklerini çalıştıran Gribben’ın tavsiyesi ile Celtic’e transfer edilir. Bir bir sakatlanan as oyuncular, formasına kavuşmasını sağlar. Kader ağlarını örmüştür adeta. Yaşına hürmetten takımın ikinci kaptanı yapılan isim, kaptan Sean Fallon’un sakatlığını müteakip kaptanı olur Katoliklerin. Dört sene daha kaptanlık yapıp jübilesini yapan Stein, Dunfermline, Hibernian derken kaptanı olduğu camianın başına geçer ve tarih yazar.

Stein daha sonraları, Glasgow’un içinden bulduğu gençlerle sistemini kurup 1967 yılında Şampiyon Kulüpler Kupası finalini kazanmıştı Lizbon’da, hem de sadece Glasgowlularla. Herrera’nın Inter’i, Stein’ın Celtic’ine boyun eğerken, İskoçlara kupayı getiren goller Tommy Gemmell ile Stevie Chlamers’dan gelmişti. Adanın kulüpler düzeyinde Avrupa’ya kendini nihayet ispatladığı ilk maçı İskoçlar alırken, ertesi sene bu sefer bir İngiliz, Manchester United, yine bir İskoç’un idaresinde yine aynı kupayı kazanmıştı.

Celtic’e dokuzu üst üste olmak üzere tam on şampiyonluk, beşi üst üste olmak üzere altı İskoçya Kupası, sekiz İskoçya Lig Kupası kazandıran isim, İskoçya millî takımını iki dünya kupasına sokan adam olarak da bilinir. İskoçya’nın teknik direktörü 1982 İspanya Dünya Kupası’nı görmekle birlikte 1986 Meksika Dünya Kupası’na gidememişti zira dünya kupasına katılmayı garantiledikleri Galler maçının sonunda kalp krizinden ölmüştü. Ülkeyi dünya kupasına götürmek yardımcısına nasip olmuştu; bugün Sir ünvanı olan Alex Ferguson’a.

Bugün bakıldığında mezhep meselesi biraz çözülmüş gibi duruyor. En azından oyuncuların yeteneklerine bakılıyor transferler yapılırken, mezheplerine değil. Lakin Celtic’in Polonyalı kalecisi Artur Boruc’un Rangers maçında çıkardığı haç nedeniyle gördüğü sarı kart, aslında durumun yine de çözümsüz olduğunu gösteriyor. Birçok spor karşılaşmasında sıkça rastladığımız istavroz çıkarmak, duruma göre İskoçya’da sarı kart görme sebebi olabiliyor. Hatta bazı hallerde polis tarafından soruşturma bile başlatılıyor istavroz çıkaranlar hakkında.

Eskisi gibi olmasa da, tarih boyunca var olacak Celtic-Rangers rekabeti. Bundan 35 sene evvel oynanan ve 66 kişinin ezilerek can verdiği maçtan sonra ölenlerin ailelerine yardım için yaptıkları maç dışında hep savaşmış olan bu takımlar bakalım bir gün mezheplerinden arınabilecekler mi? Hayır, öyleyse renklerini bile değiştirmeleri gerekiyor. Olmadı elin Polonyalısı’nı haç çıkardı diye içeri almamaları gerekiyor.

Elbette, böylesine güçlü bir gerilime yaslanan Celtic-Rangers rekabetini ağzımız sulanarak izliyoruz yıllardır ama; futbolcunun mezhebinden çok yeteneğinin ve adamlığının dikkate alındığı yukarıdaki örneklerin birer istisna olmaktan çıkması da fena olmaz hani.

0 dediki: